15 Ocak 2014 Çarşamba

Diyorum ki,


Diyorum ki, bir gün sevdamı yüreğime 

yüklesem, alıp gölgemi yanıma dağ deniz 

çekip gitsem insanın olmadığı uzak 

kıyılara. Ormanlar dolaşsam, dağlar,

 denizler … Ağaçlar diksem bulutsuz 

adalara, çiçekler sulasam keyfimce,

 yıldızlar arkadaşım, kuşlar yoldaşım 

olsa… Şiirler toplasam gün boyu mavi 

göğün altında…
Bir sevda rüzgarı esse uzaklardan, bir ılık 
meltem, alıp götürse hayallerimi 
bilmediğim, tanımadığım uzak yerlere…
…./
Gözlerimi kapatıp dalıyorum mavi

düşlere, Bir demet süsen kokusu yağıyor 
üzerime , bir demet sümbül 
kokusu.Yağmurdan sonraki mis gibi 
kokan toprağın kokusu…
Çocukluğum, ilk gençliğim düşüyor 
aklıma; sanki bir dağbaşındaymışım, bir 
göl kıyısında suya daldırmışım ayaklarımı
 rüzgarla konuşuyorum. Suların nazlı nazlı 
akışını duyuyorum, serin serin esişini 
rüzgarların, bir kelebeğin kanat vuruşunu 
duyuyorum, bir ceylanın ürkekliğini, bir
 kumrunun yakarışını…
Mavinin masumluğunu, kırmızının 
sıcaklığını, yeşilin cıvıltılarını 
hissediyorum. 
Sesimi alıp götürüyor sular uzak denizlere 
… Mavi ve dalgalı bir denizlerde küçük bir
 tekne oluyor kalbim; ki, rengi düş mavisi
. Duygusal bir limana sığınma çabalaması
 içinde.
Mavi yolculuklarını düşlediğim uzaklar, 
cennetin sonsuz güzelliğini andırıyor. 
Günahsız bir yaşamın yeri olan cenneti.
 Dans eden güvercinler, bembeyaz 
kanatlarındaki her bir tüyü kalbimin içine 
topluyorum. Bembeyaz papatya 
tarlalarından papatyalar savuruyorum
 gökyüzüne. Beyaz güvercinlerin
 pencereme bıraktığı sevgileri yolluyorum 
gökyüzüne… Sonra mavi düşleri 
koynuma 
alıp uyuyorum.
Bir yağmur sonrası güneşin sıcaklığıyla 
beraber gökkuşağının renkleri doluyor 
içime. Kalbim ve ruhum huzura ulaşıyor.
 Mutluluğa kavuşuyor bedenim. Hiç 
bitmesin istiyorum bu huzur dolu 
dakikaların, sonu gelmesin istiyorum.
Uyanınca mavi düşlerden gerçeklerin 
katılığına takılıyor gözlerim, bakıyorum
 bahar uzakta daha, leylakların açmasına 
çok var, sancılı her mevsim sonrasında 
yeşerecek dalları vardır ağaçların. Bu 
bahar hangi dalım kurumuş, hangisi yeşil
 anlayacağım. Hiç yeşermezsem bilki 
kurumuşum artık gölgemde olmayacak…
Yine de uzaklar hep bir sevda ritmi 
taşıyor 
yüreğime, bir aşk masalı, bir rüya iklimi 
taşıyor. Bir leylak mevsimi, bir huzur
 kokusu, bir gönül iklimi taşıyor…
Göklerin yanağından süzülen bir damla 
gözyaşıyım ben, gözleri buğulu bir sevda
 yolcusu, oysa hiç bir liman almıyor beni,
 hiç bir gemi tanımıyor, hiç bir insan 
anlamıyor.
Uzaklar, içimde tanımadığım iklimlere
 akıp giden derin bir ırmaktır artık. Her 
akşam hüznünü kuşanır gözlerim, sığınır
 uzaklara… Ben ki, hep uzak yolculuklara
 yüklerim sevda düşlerimi, hep yarınlara 
ertelerim. Yarınların ne getireceğini 
bilmeden…
Yokum artık yokumsayın, boşuna 
aramayın beni, dalgalı bir denizde kırık 
bir tekneyim şimdi. Bir sevdam kaldı 
ardımdan, bir de ayak izlerim 
sokaklarda… Ben, ben ki, varılmayan
 uzak mavi yolculukların yolcusu

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa